24 Mayıs 2016 Salı

Barselona Mutfak Notları 1

Barselona hakkında çok şey duyduğumuz, okuduğumuz ve yemekleri hakkında oldukça konuşulan bir şehir. Bu sefer Barselona mutfak notlarıma kısa kısa değineceğim. İlk defa yurtdışına bebekle gidiyor olmamız birçok şeyi farklı kıldı. Akşam yemeği için bebeğin saatlerine uyum sağlamak ve mümkün olduğunca içinde bulunduğu restaurantlara uyum sağlayacak ortamı yaratabilmek gibi. Yağız bizden biz Yağız'dan bu seyahatte oldukça şey öğrendik. İlk defa önceden belirlediğim listede restaurantlar saat engeline takıldı. Barselona'da tahmin edeceğiniz üzere birçok yerde servis 20.30'da başlıyor. İkinci oturum 22.30 olarak rezervasyon alınıyor.   Diğer nokta ise birçok işletme küçücük tapas barlarından oluşuyor. İnsanların bar sandalyeleri veya ayakta durarak atıştırdıkları ve önünde kuyruk olan yerler. Bu elemede de La Bombeta, Cal Pep ve Quimet Quimet'i kaybediyoruz. Hal böyle olunca elimizde kalan adreslerden bir tanesi hariç büyük keyif alamadık. Artısı eksisi ile işte karşınızda liste: La Venta, Escriva, Tapas 24, Kauiku Restaurant, Bobby gin ve La Boqueria içinde yer alan Barcentral.

Barcentral

Önce en sevdiğim yerin detayları ile başlayalım. Her şey denizden çıkar çıkmaz size sunulmuş gibi hissedeceksiniz. Barcentral balık pazarı içinde istediğiniz deniz mahsülünü gözünüzün önünde hazırlayıp sundukları bir mekan. Sanki teppanyaki sunumu izliyor gibisiniz. Boy boy karides, ıstakoz ve midyeler karşınızda sarımsaklı mı, ızgara mı isteğinize bağlı hazırlanıyor. Etrafınızda insanlar hemen yiyor kalkıyor ve yeni müşteri yerini alıyor. Çok hızlı bir sirkülasyon söz konusu. Menüde "Gambas" iri karidesler, istiridyeler, mürekkep balıkları, kalamar, balık çeşitleri ve farklı midye seçenekleri yer alıyor. Bizim denemeyi tercih ettiklerimiz "Bacalao Frito" Morina balığı kızartması, sarımsak soslu iri karidesler ve ızgara balık ve deniz mahsülleri çeşitlerinden oluşan bir tabak. Elleriniz kirli ama yüzünüz mutlu ayrılacağınız kesin. :) Zevkle birkaç saat geçireceğinize garanti verebilirim. Sadece bu pazara gelen insanları, tat ve kokuları fark ederek, çeşitli meyveleri deneyerek bile mutlu olabilirsiniz. Avrupa'da görülmesi gereken pazar kültürlerinden bir tanesi.



La Venta

Burada bulunma amacamız öncelikle Vedat Milor'un sitesinde önerilen bir mekan olması. Daha önce Vedat Bey'in kitabındaki değerlendime ile Milano'da bir adresi ziyaret etmiş ve çok memnun kalmıştık. Ancak mükemmel manzarası dışında bu restaurant için övgü ile bahsetmek biraz zor. La Venta şehri bir de tepe noktadan izleyelim dediğimiz bir adres. Masamıza geçtikten sonra önce terslik çocuğa tutum ile başlıyor. Israrla mama sandalyesini denememizi istiyorlar ancak sandalye önünde koruyucu bar olmadığı için sorun olacağını söylememize rağmen denemede ısrar edince göstermek zorunda kalıyoruz. Bunu anlatma sebebim bebeğe karşı çok arkadaş canlısı değiller. Yemeklerde ise grubumuzda balığı çok tuzlu hatta yenmeyecek ölçüde tuzlu bulanlar oldu. Belirtmemize rağmen bir aksiyon alınmadı. Kendi tercihim mürekkep balığından oldukça memnun kaldım. Önceden uyarmalıyım sert bir yapısı var. Vedat Milor'un sitesinde mekan için bahsedilen  Pedralbes "Barselona’nın nezih bir semti. Tepede olduğu için kentin silueti ayağınızın altında. Burada benim bir arkadaşımın Park Şamdan’a benzettiği bir lokanta var. Adı La Venta." 
Denediklerimiz pişmiş ve taze domates ile servis edilen morina balığı, kuşkonmaz eşliğinde ızgara mürekkep balığı. Başlangıçlarda İberya bölgesine ait domuz pastırma, domatesli ekmek, kalamar ve bahar salatası. İyi bulduklarımız salata, kalamar ve domatesli ekmekti. Şarap menüsü oldukça zengin ve çok memnun kaldık. Balık tercihlerinde memnun kalınmadı.




100 yıllık pastane Escriva ve diğer yerler ise bir sonraki yazı dizisinde...

26 Nisan 2016 Salı

Londra/ Mutfak Notları 1

Uzun zamandır seyahat amaçlı gittiğim bir noktada bu kadar dinlendiğimi hatırlamıyorum. Evet Londra'da adım başı rastlayacağınız parkların içinde geçireceğiniz zaman size bunu hissettiriyor. Özellikle de konumuz yemekler olunca bu güzellikler içinde yemekte ayrı bir keyifli oluyor. Hep İngiliz mutfağı için kuvvetli bir mutfak değildir gibi bir fikre sahibiz. Ancak, algı böyle olsa da Londra'daki çeşitlilik karşısında şaşırmamak mümkün değil. Gitmeden araştırmaya başladığımda özellikle Hint, Thai ve Vietnam gibi alternatif mutfakların öne çıktığını fark ettim. Tayland esintisi olan her şeye bayıldığım için ilk noktamızı bu şekilde seçtik. Bu seçimde bizi yönlendiren İngiltere'deki farklı mutfakları anlatan bloglar oldu. Diğer seçimlerimiz ise Fransız mutfağı ve İtalyan mutfağı üzerine restaurantlar. Şimdi yavaş yavaş  başlayalım.



Patara Fine Thai





Patara Dünya'da farklı ülkelerde zinciri olan bir restaurant. Hakkında aldığı güzel yorumlarda kesinlikle karşılıksız değil. İsterseniz set bir menü seçebiliyor veya menüden dilediğiniz yemekleri sipariş verebiliyorsunuz. Biz o günün önerisi olan menüyü tercih ettik. Bu seçimi yaptığınızda hindistan cevizi suyunda mantarlı bir çorba ve 5 farklı aperatiften oluşan ara sıcaklar ile başlıyorsunuz. Çıtır sebzeler ile hazırlanmış nane ve fesleğenli karides bunlardan bir tanesi. Devamında organik tavuk, dana eti, kuzu, levrek ve domuz arasından seçim yapıyorsunuz ve son olarak tatlı servisi oluyor. Bu arada ikram olarakta tatlınız ile ya şarap ya da prosecco sunuluyor. Bu restaurant ile ilgili hoşuma gidenler servis edilen aperatiflerin yanına uygun sosları tek tek anlatıyorlar. Bazıları çok baskın lezzet oldukları için ve diğerlerinin tadını örtmemesi için bir sıralama size öneriliyor. Kesinlikle işlerini bildikleri izlenimini alıyorsunuz. Yemekler ise tatlı hariç bir harika. Üstelik komik bir anımızda oluyor. Servis yapan kişi Türkiye ile hiç alakası olmamasına rağmen Türkçe dersleri almış bizim Türkçe konuştuğumuzu fark edince Türkçe anlatmaya başlıyor servis edielnleri. En sonunda da İstanbul'a iki defa geldim sizin kebap gibisi yok diyor :)) Sempatik tavırları ile de gecemizi güzel kılıyorlar.




Portobello



Notting Hill'i görmeden dönmeyelim dediğimiz için bir akşamımızı bu bölgeye ayırdık. Yakın zamanda Londra'da bulunan arkadaşlarımızdan da Portobello'nun tavsiyesini aldık. Ortam, restaurantın ışıklandırması, pazarlama taktikleri gayet iyi. Ancak, pizzalar için aynısını söylemem mümkün değil. Çok fazla talep görmesinden dolayı mı bilemiyorum ama sürekli bir şeylerin eksik kaldığını hissediyorsunuz. Ancak, bir konuya mutlaka değinmek istiyorum. Menüyü ilk açtığınızda sizi ne karşılıyor biliyor musunuz?
Ekmeklerimiz ve pizzalarımız doğrudan İtalya'dan gelen un ve üstün kalite ürünler ile hazırlanıyor. Mayalarımız ise pizza için 48 saat ekmek için ise 72 saat bekletiliyor. Ardından, o eşsiz lezzeti veren İtalyan artizan fırınlarda pişiriliyor. Bu sabır gerektiren bir süreç fakat inanıyoruz ki sonuç beklemeye değiyor.
Nasıl geldi okuduklarınız? Benim için bu iyi bir PAZARLAMA örneği. Daha pizzayı yemeden fikrini satın alıyor ve hikayesi ile hakkında hayal kuruyorum. Ülkemizdeki restaurantlarda da  eksik olan sanırım bu.

The Churchill Arm



Kim derdi ki "hop on hop off" tur bu kadar işe yarayacak :) İlk gün için seçtiğim bu yöntemde tur rehberi tam önünden geçerken Londra'daki en eski pub'lardan bir tanesi burası ve gerçekten önemli isimlerin geldiği bir yerdi diye uyarıyor. Konu böyle olunca Ömer'i en mutlu edecek pub ziyaretimizi yapıyoruz. Ortam, gelen müşteriler, dekorasyon her şey ama her şey çok geleneksel ve güzel. Buraya uğramasak puzzle içinde bir şeyler eksik kalacaktı. Herkesin uğramasını tavsiye ederim.

The Salisbury


Covent Garden tiyatrolar bölgesinde yer alan bu geleneksel pub'ta da çok eğleneceksiniz. Aşırı kalabalık veya havada uçuşan biralar bile sizi rahatsız edemeyecek. En büyük derdiniz barında bitirdiğiniz Guinness veya London pride biraları hesaplamak olabilir. İşten çıkıp gelenler, yaş olarak çok büyük olsalarda sevimli sevimli eğlenen insanlar, kapıdan giren çıkanlar, tuvalette ağlayan genç kızlar. Bütün bu karmaşa oraya çok yakışıyor. Bir bira istemeden çıkmayın :)

J Sheekey Oyster Bar





Otelimize çok yakın olan bu restaurant birçok eleştirmen tarafından yüksek not almış. Michelin listesinde önerilen restaurantlar arasında yer alıyor. Küçücük bir yerde çok güzel bir bar ile kaliteli servis yapılıyor. Burada başlangıç olarak deniz tarağı istedik. Ardından yengeç çorbası "Crab Bisque" daha sonra menü de yarım ıstakoz olarak servis edilen seçim ile tamamladık. Deniz tarağı farklı bir lezzete sahipti ancak tereyağı çok fazla hissediliyordu. Crab bisque geleneksel lezzete çok uygun muydu bilmiyorum ama lezzetliydi. Istakoz konusunda ise iyi bir seçim diyebilirim. Diriliği hafif tuzlu suyu gayet güzel bir final. Ancak fiyatlar biraz üstte kalıyor.


Son olarak Harrods'ın mutfak bölümü tabii ki eşsiz. Sunduğu çeşitlilik karşısında kendinizi çaresiz hissediyorsunuz. Onu mu yemeliyim, bunu mu? Ne satın almalıyım derken uzun saatlerinizi burada harcayacaksınız. Öğle saati için Harrods içinde yer alan bir diğer seçimimiz ise Pan Chai restaurant. Asya mutfağından lezzetleri barındıran küçük corner'da sushi yemeyi tercih ettik. Bir çeşidi hariç ortalama diyebileceğim sushi çeşitleri servis edildi. Black Dragon tempura yapılmış karides, salatalık, avokado ve siyah havyar ile eşsiz.

Gezilecek gurme adresler içinde önerilerim de bir dahaki yazıda :)



8 Mart 2016 Salı

Kapadokya Mutfağı

Bu sefer bahsetmek istediğim mutfak notları Türkiye'nin en mistik noktalarından bir tanesi Kapadokya'ya ait. Bu bölgede içinde bulunduğunuz ruh halinin çok başka etkileneceği kesin. Bu huşu içinde yemeklerde güzel olunca daha da mutlu oluyorsunuz.
Mart ayında gitmemize rağmen oldukça soğuk olduğu için yemeklerde enerji verecek ve içinizi ısıtmaya yönelik et yemekleri ağırlıklı oldu. Geleneksel kısmı bu şekildeyken bir de çok modern oteller bölümü var ki kuş sütü eksik olmayan misalde çeşitlilik buluyorsunuz.
Balon turu yaparsanız sonunda ikram edilen şampanyayı içtiğinizde ise henüz saat 06.00 olmuş oluyor ve  güne şampanya ile başlıyorsunuz. Farklı olduğunu söylemiştim :) Hem çok ekonomik hem de bu lüks noktalara dokunuşta bulunan notlar şimdi karşınızda...

Museum Otel





Ortahisar bölgesinde kalmayı seçtikten sonra Uçhisar'ın gözdesi olana Relais&Chateaus üyesi olan bu otelde sabah kahvaltısı planladık. Bu şekilde bir ödüle sahip olunca beklentiniz çok yüksek oluyor ve otel büfesi bunu kesinlikle karşılıyor. Tek sorun konuk ilişkileri bölümünün gereğinden fazla ilgisi.  Çeşitlere dönersek önce diyet bölümünden başlamalıyım. Kuruyemiş ve kurutulmuş meyve için oldukça seçenek sunuluyor, yanında sağlıklı omlet çeşitleri ile tamamlıyorsunuz. Yok ben sağlıklı yemeyeyim derseniz kurutulmuş et bölümü, özel saç bölümünde gözleme çeşitleri ve tatlı büfesindeki eşsiz ekler ile de kahvaltınızı tamamlayabilirsiniz. Hal böyle olunca da taze sıkılmış meyve suyu bölümünde de 5 farklı çeşit sunuluyor. En sonunda Türk kahvesi servisi ile güzel bir final yapıyorsunuz.

Tandır Cafe






Bu restaurantı otel sahibimizin yönlendirmesi ile seçtik. Tandırın benim için farklı bir yeri var. Ailem ile İstanbul'a her yolculuk yaparken yemek işlerine oldukça ilgili babam yoldan çıkmak pahasına da olsa Çorum'da kuyu tandır yemek için uğrardı. Sonra İstanbul'da Çatalca bölgesinde denemelerimiz oldu ama aynı lezzeti tekrar bulamadık. Tandır cafe'deki tandıra gelince güzel bir kuzu yemeği denenebilir ama mükemmel değil. İlk etapta Kapadokya'da birçok noktada olduğu gibi minik tadımlıklar geliyor. Zahter baharat şeklinde zeytinyağı ile servis ediliyor. Yemek çeşitlerinde ise öncelikle kabak çiçeği dolması istedik. Yöreye uygun olarak bulgur ile hazırlanıyormuş. Benim damak zevkime tam uyum sağlamadı. Ancak sonrasında gelen sarmanın zeytinyağlı olmasına rağmen sıcak servisi çok lezzetliydi. Saç kavurma ve diğer et yemeği alternatifimizde oldukça güzeldi. Şarap konusunda bölgenin yerel şarapları Kocabağ ve Turasan şarapları yanı sıra ev şarapları bulunuyor. Kocabağ deniyoruz memnuz kalıyoruz.

Kapadokya Sofrası




Çömlek yapımı için uğradığımız atölyenin sahibi ile yaptığımız sohbet sonrası bütün bu bölgede en severek yedikleri testi kebabının nerede olduğunu sorup öğreniyoruz. Kapakdokya Sofrası'nda bu referans sonrası bence bir yemek çok daha fazla öne çıkıyor.
Güveç kapta güzel olacağını düşünerek kuru fasülye pilav siparişi verdik. Tek kelime ile harika :) yedikçe daha çok yemek isteyeceksiniz. Yanında da ev yapımı ayran tabii ki. Testi kebabında ise sunum hem güzel hem de eğlenceli ancak et yemeği olarak baharttan çok yoksun. İki saatte yavaş yavaş pişen yemeği çok daha fazla tatlandırmak mümkün.
Menü de yer alan bazı diğer yöresel yemekler kuzu incik, etli güveç ve Erciyes kebabı. Bu arada  hesap o kadar uygun ki şaşıracaksınız umarım bu bozulmaz.








Aydınlı Cave House




Göreme bu bölgedeki en beğendiğimiz yerlerden bir tanesi. Burada eminim çok fazla alternatif bulmak mümkün. Bizim önceliğimiz ise güzel bir teras ile tepeden seyir fırsatı yakalamaktı. Bir aile işletmesi olan Aydınlı'da bu panaromayı bulacağınızdan emin olabilirsiniz. Kahvaltı standart bir kahvaltı. Ancak belirtmeliyim ki reçelerin ve kendi yapımları pekmezin lezzeti çok güzel. En güzeli ise terasta Türk kahvesi keyfi. Güneş içinizi ısıtırken ayaklarınızın altında Göreme'nin karmaşık sizi şaşırtan yapısı uzanıyor. Etrafıma arkadaşlarıma bakıyorum hepsinde tarifsiz bir gülümseme var.

Cappadoccia Cave Suit

Gelelim tatil boyunca koşturmanın verdiği yorgunluğu nerede atacağınıza. Cappadocia Cave'de vadinin akşam üstü manzarısını izledikten sonra hava kararmaya başlayında şarap ve peynir kısmı geliyor. Sizin için şömineli bölümü hazırlamalarını rica edin ve son noktayı koyacak bu keyfi yaşayın. Kendi üretimlerinden bir şarap ve üzüm türü olarak Cabernet Saugvinon seçtik. ( Bir uyarı mekana hiç yakışmayacak şekilde menüde yanlış yazılmış.) İki saatin sonunda mükemmel bir servis ve hem sıcak hem de şarap etkisi ile kızaran yanaklarınız ile Kapadokya'ya veda edebilirsiniz :)