11 Eylül 2013 Çarşamba

Amsterdam/ Yeme İçme Zamanı


Amsterdam... Üstünden iki sene geçtiği için tüm detaylarını hatırlayamadığım ancak her dakikası çok keyifli ve yine yemek dolu bir yere geldi sıra. Kalabalık bir grup gidince Amsterdam'da sizi nasıl bir eğlencenin beklediğini biliyorsunuz: Red Light, casino, magic mushroom gibi.... Bütün bunları zaten yapacağınıza kesin gözü ile baktığım için ben bugün size iştah açıcılardan bahsedeceğim.
The Pancake Bakery, Puccini Bomboni, Reypenear,  Luxemburg Cafe, Dynasty

The Pancake Bakery:
Amsterdam'ı araştırmaya başladığımda Pancake için dünyada en iyi bilinen adreslerden birisi olduğunu duyunca, denemeye karar verdiğimiz bu mekan Amsterdam'ın merkez olarak kabul edilecek bölgesinin biraz dışında. Menü gelince şaşıracağınızı sanıyorum. Yaklaşık olarak 70 çeşit tatlı ve tuzlu pancake bulunuyor. Servis inanılmaz büyük. Bir kişinin tek bir servisi bitirmesi oldukça güç. Sunum ve tadı güzel olsa da olumsuz tek eleştirim üstünde kullanılan krema çok fazla. Bu uyarıyı yaparak isteminizi öneririm.


Hollanda'yı peynirden bağımsız düşünmek mümkün değil. Amsterdam American Hotel'de gidebileceğimiz peynir dükkanlarını sorduğumuzda verdikleri broşürden iki adresi belirledik: Reypenaer cheese tasting, Puccini bomboni

Reypenaer:
Geleneksel methodlar ile üretilen Hollanda peynirlerini bulabileceğniz bir adres. Sadece peynir çeşitleri ile sınırlı değil. Peynir servisinin sunumu için kesme tashtaları veya özel bıçak gibi aksesuarlarda satılıyor. Peynirler bekletilme dönemlerine göre sınıflandırılıyor. Buradan eliniz kolunuz paket dolu çıkabilirsiniz.



Puccini Bomboni:
İki mağaza birbirini çok yakın. Peynirlerinizi aldıktan sonra bu sefer sıra çikolatalara geliyor. Puccini bonboni'de çok farklı ürünler bulabiliyorsunuz: Kayısı marzipan dolgulu, Cointreau likörlü, yabanmersini parçaları ile hazırlanan çeşitler gibi. Dünyanın en güzel çikolataları demiyorum ama ziyaret edilebilir.


Luxembourg Cafe:
Bence şehrin ruhunu çok iyi yansıtan bir cafe. Amsterdam'da sabah uyanıp erken saatte gezmeye başlarsınız, şehrin biraz karanlık ve sakin olduğunu göreceksiniz. Kanal yanındaki yerlerde biraz daha farklı bir hava bulunuyor. Cafe Luxemburg'a girdiğnizde aynı şekilde biraz karanlık ama arka tarafında kanala baktığını tahmin etmeden adımınızı atacaksınız. Dekorasyonu ne kadar eski ve köklü bir yer olduğu hissini verecek. Kahvaltı menüsü ise çok basit ama getirilen ürünlerin hepsi lezzetli. Kruvasan, çırpılmış yumurta, peynir, reçel, yağ, portakal suyu ve kahve :) Bu menü benim yüzümü güldürmeye yetiyor. Maalesef o yıllar blog yazacağımı tahmin etmediğim için her şeyin fotoğrafı yok. Sadece manzarısının görüntüsünü paylaşabiliyorum.



Dynasty:
Gruptaki arkadaşımızın bir akrabasının Amsterdam'da en sevdiği ve her geldiğinde uğradığı bu restaurant olduğu için burayı seçiyoruz. Tam bir Uzak Doğu esinstisi. Yemeklerden önce çok değişik dekorasyonundan bahsetmeliyim. Tavan'da Asya simgesi olan şemsiyeler tüm alanı kaplıyor ve ilginç bir aydınlatma kullanılmış. Yemekeler çok güzel, birçok şey denediğimizi ve sevdiğimizi hatırlıyorum. Özellikle çorbaları çok beğeniyoruz. Menüde Çin, Thai ve Malezya mutfaklarından çeşitler yer alıyor.


İsimlerini hatırlayamadığım birçok pub bulunuyor. Harika biralar ile fish&chips'te önereceğim son lezzet. Son olarak, bira tadımı konusunda tabii ki Heineken Müze'sini ziyaret etmeden dönmeyin. Amsterdam'da yemek anlamında elinizin ve midenizin boş dönmeyeceğine eminim :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder