2 Mayıs 2013 Perşembe

İtalyan Mutfağı /Milano

Milano/ Como Gölü

Sıra geldi geçen kış gittiğimiz Milano seyahatine. Milano'da 4 gün kalmamıza rağmen bu günlerden birini outlet bir gününü de Como gölüne ayırınca size 2 akşam için gittiğimiz yerlerden bahsedeceğim. Tatil öncesi uzun uzun yine araştırmaya başladım. Öncelikle Michelin listesinde yıldız sıralamaları ve gerekli aplikasyonlara bakıldı. Bu konuda en faydalandığım ise Akdeniz Lokanta ve Şarap Rehberi- İtalya Vedat Milor'un kitabı oldu. Bahsetmiş olduğu yerlerden Savini'ye gitme şansını yakaladık.

Diğer adres için biraz daha yenilikçi bir şef olmasını istedik. Bu sefer de yabancı gazetelerin ve dergilerin yemek ve restaurantlar ile ilgili eleştiri, değerlendirme yazıları okudum. Sonuçlar Al Pont De Ferr'i işaret etti.
Şimdi sizlere zevkle bu adreslerden bahsetmeye başlıyorum.

Savini:

Galleria Vittorio Emanuele içinde yer alıyor. Milano'ya gelip de burayı görmemek zaten mümkün değil.
1867 yılından itibaren var olan Savini birçok ünlünün eskiden buluşma noktası halindeymiş.
Dekorasyonu size kendinizi mutlaka özel hissetirecektir. Sunumlarını ifade etmek güç. Şarap servis ediliş şeklini gezdiğim hiçbir yerde daha önce görmedim. Sözcüklerle tarif etmek mümkün olmadığı için gitme fırsatınız olursa izlemenizi tavsiye edeceğim. Tek söyleyebileceğim tıpkı tadım yaparken şarabınızın rengine baktıktan sonra kadeh içinde yayılmasına izin verdiğiniz işlemi sizin için yapıyorlar. Ayrıca, sommelier her yemeğe eşlik edebilecek şarap konusunda size oldukça bilgi veriyor.

Yemekler konusunda ise başlangıç olarak hardal soslu kızarmış enginar ile başlıyoruz. Ana yemeklere gelince Milano için önemli bir yemek olan Risotto Alla Milanese* denenmese olmaz diye düşünüyoruz. Safranlı risotto İtalya'nın tipik bir yemeği. Diğer yemekler Milano üsulü et yemeği ve tam emin olmamakla beraber morina balığı olduğunu hatırladığım balık servisi istiyoruz.

İtalyanların bir deyişi varmış, "Pirinç suda doğar, şarapta ölür" diye; bu söz büyük ihtimalle risotto alla Milanese yapmak için et suyuna eklenen şaraba atıfta bulunduğuna inanlıyor.

           




Bu arada şefin ikramı olan minik sürprizler her an çıkabiliyor. Kahvelerinizin yanında ise Savini'n gusto bölümünde ( Geleneksel birçok farklı lezzetin satıldığı bölüm) de bulabileceğiniz eşsiz çikolata ve truffles servisi yapılıyor. Hepimiz yüzümüzde kocaman bir gülümseme ile ayrılıyoruz Savini'den.



Al Pont de Ferr


Milano'nun merkezi bölgesinin biraz dışında kalan bir restaurantta farklı çeşitte ev yapımı ekmekler ve  onlarca çeşit peynir bulabiliyorsunuz. Daha önceden okuduğum sommelier sahibesi ile farklı bir deneyim yaşayacağımızı sanıyorum. İçeri ilk girdiğinizde şık bir ortam bizi karşılamıyor. Dekorasyonu oldukça ilginç sıcak ancak masa üstündeki kağıt servisler ve eski görüntüsü biraz şaşırtıcı.

Öncelikle peynir tabağı sipariş vermeyi düşünüyoruz. Dile getirdiğimiz zaman da masadan kalkıp kendilerine eşlik etmemizi istiyorlar. Sonrası çok farklı bu zamana kadar isimlerini duymadığım peynir çeşitlerinin bulunduğu peynir dolabından seçimimizi yapmamızı istiyorlar.  Üstelik gr ve adetler ile :) Ömer'le şaşırarak yerimize dönüyoruz. Bu noktada o mükemmel ekmekler geliyor ve ardından peynirler. Tabii hepsini bitiriyoruz. Gece boyunca iki farklı şarap istiyoruz ve memnun kaldığımızı hatırlıyorum.  Şarap listesi de oldukça geniş.





Bu yazıyı hazırlarken menüyü tekrar kontrol ettiğimde farklı yemeklerin eklendiğini görüyorum. Bahsettiğim yemeklerin bir bölümünün servisine devam etmiyor olabilirler.
Siparişler şu şekilde: Ricotta ve tatlı kabak dolgulu ravioli, mürekkep balığı ile renklendirilen makarna. Başlangıç olarak kabak ve karidesli patates dolgusu/mantısı.
Yenilikçi şeyler denemek maalesef her zaman tatmin edici olmuyor, ravioliler benim için kesinlikle öyle oldu. Geri kalan her şey çok güzeldi.




* Bu arada şeflerden birinin fotoğrafını çekebildim. İşte yaratacılarından bir tanesi :)


Kısa bir süre geçirdiğimiz Como Gölü'ne gelince, başlangıç noktasında göl manzaralı birçok cafe ve restaurant var. Benim önerim ise tüm pastalar, tatlılar ve şekerlemeler. Sizi birkaç fotoğraf ile baş başa bırakıyorum ;)






* İtalyan yemek uzmanı Anna Del Conte tarafından çözüme kavuşturuldu. Hikayeye göre 1574 yılında, Milano'daki Duomo Kilesisi'nin vitraylarını yapan ustanın kızı evlenmek üzereydi. O dönemde sarı renk elde etmek için erimiş cama safran katılyordu. Çırakların birinin aklına bir fikir geldi. Düğünde yapılacak olan Risotto'ya altın görünümü vermesi için safran katacaktı; çünkü altının sağlığa yararlı özellikleri olduğuna inanlıyordu. Bu bir efsane olarak belirtiliyor. Bir başka efsaneye göre de risotto, İspanyol paella'sının safran katılmış bir yorumudur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder